KTTO Başkanı Sn. Fikri Toros’un 4 Eylül 2014 Tarihli Basın Toplantısında Yaptığı Konuşma

KIBRIS TÜRK TİCARET ODASI BAŞKANI SN. FİKRİ TOROS’UN
4 EYLÜL 2014 TARİHLİ
BASIN TOPLANTISINDA YAPTIĞI KONUŞMA

Sayın Basın Mensupları,Değerli Konuklar;

Kıbrıs Türk Ticaret Odası Genel Kurulu’ndan bu yana, beş aylık bir süre geçti. KKTC hükümeti de bugünlerde bir yılını doldurmak üzeredir.
KTTO yönetimini devralmamızdan bu yana, pek çok defa karşınıza çıktık, sorularınızı yanıtladık, görüşlerimizi sizler aracılığı ile değerli halkımızla ve dünya kamuoyu ile paylaşmaya çalıştık. Bugün, ilk basın toplantımız ile karşınızdayız.
Yeni Oda yönetimi olarak aradan geçen zaman içerisinde çeşitli konulardaki görüşlerimizi detaylı olarak aktarmak, paylaşmak ve her türlü sorunuza yanıt vermek üzere bu toplantıyı düzenledik.

Değerli Basın Mensupları;
Sizlerin sorularına geçmeden önce, Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın Kıbrıs Türk ekonomisini nasıl gördüğüne dair değerlendirmelerimizi sizlere sunmak istiyorum.

Durum Tespiti

Ekonomiyi değerlendirirken öncelikle bir durum tespiti yaparak söze başlamak gerekir. Sağlıklı bir değerlendirme yapmak için her ciddi müessesede olduğu gibi, ülke yönetiminde de istatiski verilere dayanarak yola çıkmak bilimsel bir gerekliliktir. İstatistikleri toplamak ve sınıflandırmak, planlama konusunda vazgeçilmez unsurlardandır. Güncel istatistiki verilerin olmadığı yerde değerlendirme yapmak, öneriler geliştirmek ve ekonomi politikaları uygulamak mümkün değildir. Devlet Planlama Örgütünün, Mart 2014 makroekonomik tahmin çalışmalarına göre, KKTC ekonomisinin 2013 yılında reel olarak %2 büyüdüğü tahmin edilirken, 2014 yılında %2.3 oranında büyüyeceği öngörülmektedir.

Ekonomimizin arzu edilen refah düzeyine ulaşması, özellikle Güney Kıbrıs Ekonomisi ile var olan ekonomik gelişmişlik farkının kapatılabilmesi için, 5%’in üzerinde bir büyüme hızına sahip olmamız gerekmektedir. Geçen yıl iş başına gelen Hükümetin bu büyüme hızını sağlayacak politikalar ve icraatlarla ilgili yeterli bir performans gösterdiği söylenemez. Büyüme hızının bu kadar düşük olması, beklentilerimizi karşılamadığı gibi, KKTC halkının arzu ettiği refah düzeyini yakalamasını da zorlaştırmaktadır.

Dünyaya baktığımızda, genel olarak büyüme beklentisi 2014 için %3.6’dır. Kıbrıs Türk insanının, genel dünya ortalamasından daha düşük bir büyüme oranına tahammülü olmadığı gibi, aksine gelişmiş ülke düzeyine hızla çıkabilmek için daha yüksek ekonomik büyüme sağlama zaruriyeti bulunmaktadır.

Çevremizdeki tüm ülkeler, ilişkide olduğumuz Avrupa ülkeleri bugün itibarı ile bizden daha gelişmiş olduğuna göre, bizim onlardan daha hızlı büyümemiz ve bunun için gerekeni yapmamız gerekmektedir.

İzlediğimiz kadarı ile hükümetin gündeminde böyle bir madde yoktur. Hükümetimizin bir yıllık uygulamalarını gözden geçirdiğimiz zaman, ekonomik büyüme için herhangi bir önlem alınmadığı gibi, bu konuda herhangi bir girişim dahi yapılmadığını görmekteyiz.

Düşük Ekonomik büyüme, hepimizin yüksek refah beklentilerini ortadan kaldırmaktadır. Hükümetlerimiz, devlet kaynaklarını dağıtarak politik varoluşlarını güvenceye almaya çalışmak yerine, ekonomik büyüme için yapılması gereken icraatlara öncelik vermelidirler. Böyle bir çalışma, elbette ki onların değerini ve politik arenadaki görev sürelerini de artıracaktır.

Ticaret Dairesi verilerine göre, 2014 yılı Ocak-Mayıs dönemi ithalatımız, bir önceki yılın ayni dönemine göre %3 oranında gerilemiştir. Genelde düşük seviyede seyretmekte olan ihracatımız 2014 yılının ilk beş ayında %12 oranında artmıştır.

İşletmelerimiz ve hane halkı, düşük oranlı büyümeden büyük ölçüde etkilenmektedir. KKTC Merkez Bankası verilerine göre, tahsili gecikmiş banka alacakları sürekli artmaktadır ve Merkez Bankası Başkanımız, geçenlerde açıklanan raporun önsözünde bunu ciddi bir sorun olarak nitelendirmiştir. Tahsili gecikmiş alacakların artıyor olması, ekonomide faaliyetlerin ve buna bağlı olarak başta ücretler olmak üzere, tüm gelirlerin borçların ödenmesini sağlayacak düzeyde gelişmediğini göstermektedir.

Uluslararası alanda, yabancı yatırımı cezbetmek için acımasız bir yarış varken, KKTC makamları ve bürokrasisi, adeta yabancı yatırımları caydırmak için çaba harcamaktadır. Gözlemimiz budur. Yıllardan beri üzerinde durulmakta olan yabancı özel sektör yatırımlarının bir türlü gerçekleşmemesinden aldığımız mesaj da budur.

Hükümetimizin bir yıllık performansı bu inancımızı değiştirmemiştir. Ne yazık ki, yatırım ortamını iyileştirmek, yerli yatırımları teşvik etmek, yabancı yatırımları cezbetmek için hiçbir şey yapılmamış; yapma girişiminde dahi bulunulmamıştır.

İş Yapabilirlik

Ekonomik büyüme, kaçınılmaz bir şekilde iş yapabilme olanaklarını artırmaktan geçiyor. İş yapabilirlik, Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın yıllardan beri ısrarla gündeme getirdiği bir kavramdır.

Gerçekte iş yapabilirliği artırmak için yapılması gerekenlerin, çeşitli şekillerde hükümet programlarında, Türkiye ile imzalanan protokollerde ve AB uyum programlarında yer aldığını görmekteyiz. KTTO da, çok defalar bu konu ile ilgili raporlar hazırlamış ve bu raporlarını yetkililer ile paylamıştır.

– Denetim kurumlarının iş yapamaz hale gelmiş olması;
– Güncel istatistiki veri üretimi konusunda yaşanan sıkıntıların halen devam eder olması; ve
– Kamu görevinde günlük sorunlara öncelik verme eğiliminin devam etmesi,

Hükümet programında yer alan Kamu Reformu’nun sadece bir vaat olarak kaldığını, maalesef arzu edilen seviyede somut ilerleme kaydedilmediğini göstermektedir. Kamu yönetimi ile ilgili yeni bir tasarı hazırlandığını ve Meclis’e sevk edildiğini biliyoruz. Ne var ki, bu yasa tasarısının Meclis’te bekliyor olması;

• Kamudaki iş saatlerinin özel sektör çalışma saatleri ile uyumlaştırılmasına;
• Devlet dairelerindeki mükerrer işlemlerin ortadan kaldırılmasına;
• Veya devlet dairelerindeki işlerin takibi için daha az süre harcanmasını sağlayacak önlemlerin alınmasına, engel değildir.

Yıllardan beri devam eden ama sonuç alınamayan e-devlet uygulamalarını artık bekleyecek takatimiz kalmamıştır. Bazı kamu kuruluş ve dairelerinde ise e-devlet uygulamalarının işleri kolaylaştırarak verim sağlamak yerine daha da aksattığı bilinmektedir.

İş yapabilirliğin önündeki engeller saymakla bitmeyecek kadar çoktur. Bunların tespiti ve tek tek ortadan kaldırılması moralimizi yükseltecek, BEKLEME GÜCÜMÜZÜ artıracaktır!

Yatırımların Cesaretlendirilmesi

Ekonomik büyüme için iş yapabilirliğin yanı sıra yatırım olmazsa olmazlardandır. Yıllardan beri yatırımların teşvik edilmesi gerektiği üzerinde durulurken, ayni zamanda yerli veya yabancı yatırımcıların karşılaştığı zorluklar, adeta onları engellemektedir.

DPÖ istatistiklerine göre, 2013 yılında Kamu Yatırımları büyüme hızı %-0.3, özel sektör yatırımları ise +%1.5 olarak gerçekleşmiştir. 2014 yılında ise, bu rakamların sırasıyla %-3.2 ve +%2.5 olması beklenmektedir. Bu rakamlar, ekonominin neden hızlı büyümediğini net bir şekilde göstermektedir. Bir ekonomide yatırım olmaz ise hızlı ekonomik büyüme sağlanabilmesi mümkün değildir.

Hükümetin bir yandan alt yapımızı güçlendirecek şekilde kamu yatırımlarını artırması gerekirken, diğer yandan da yatırımcıların gelecekle ilgili beklentilerini tatmin etmesi, yerli veya yabancı özel sektör yatırımlarının artmasına yol açacaktır. Bu noktada, ayrıca KTTO’nun uzun yıllardan beri üzerinde önemle durduğu, özel sektörün FİNANSMANA ERİŞİMİ sorununa da dikkat çekmek gerekmektedir.

İş yapabilirlik ve yatırım iklimi konusunda bir özet yapmam gerekirse; Kıbrıs sorununa çözüm bulunamamış olması, Kuzey Kıbrıs’ta iş ve yatırım yapma ortamını olumsuz olarak etkilemektedir. Ne var ki, siyasi koşullardan yakınabilmek için, bugünkü koşullarda yapılabileceklerin de yapılmış olması gerekirdi. Durumun açıkça özeti şudur: Siyasi koşullar gerekçe gösterilerek, iş ve yatırım yapmak konusunda yapabileceklerimiz de yapılmamaktadır.

Oysa bu duruma çare üretmek sanıldığı kadar zor değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin desteği ile sürdürülen ve esas olarak KOBİ’lerin finansmanını sağlamayı amaçlayan faiz farkı ödemeli krediler genişletilerek, en azından orta büyüklükteki yatırımlar için de kullanılabilir hale getirilmeli; Türkiye Cumhuriyeti ile özel anlaşmalar imzalanarak, bankalarımızın yatırımlar için daha düşük faizli ve uzun vadeli krediler kullandırılmasının yolları bulunmalıdır.

Bir ülkede, yatırım için gerekli birikim oluşmamışsa, dış yatırımlar çok daha büyük önem kazanır. Bizim sermaye ve bilgi birikimimizin ekonomiyi büyütecek yatırımlar için yetersiz olduğu düşünülürse, bu noktada yabancı yatırımlar devreye girmelidir. Yabancı yatırımdan korkmamak gerekir. Bugün en gelişmiş ülkeler bile, yabancı yatırımları cezbetmek için yarış halindedirler.

Kamu Maliyesi ve Yatırımları

Ekonomiyi büyütmek için özel sektör yatırımlarının yanı sıra Kamu yatırımlarının da yoğunlaşması şarttır. Daha iyi okullar, daha iyi yetişmiş iş gücü, daha iyi hastaneler, daha sağlıklı yurttaşlar, daha iyi ulaşım altyapısı v.s. için kamu yatırımlarının yapılması şarttır. Üstelik bu yatırımların; özel sektörün büyümesine, bilgi ve sermaye biriktirmesine, hatta bu yatırımlarla doğrudan ilgili olmayan işletmelerin verimliğinin artmasına katkıda bulunacağı herkes tarafından bilinmektedir.

Ne yazık ki KKTC bütçesi yatırım yapabilecek durumda değildir. Kamu maliyesi, gelirlerinin takriben % 85 ‘i personel giderlerine ve cari transferlere ayırmak zorundadır. Bu durumun değişmesi için elbette zamana ihtiyaç vardır. Devlet, yükümlülüklerini ani kararlarla değiştiremez ve bu bağlamda kamu maliyesinin yeniden yapılandırılması, kamunun kendi kaynakları ile yatırım yapabilir duruma gelmesi, elbette bir yıllık bir süre içine sıkıştırılamaz.

Bununla beraber Türkiye Cumhuriyeti yardım ve kredilerinin kamusal yatırımlara ayrılan kısımlarının etkin olarak kullanılmadığına ilişkin duyumlarımız vardır. Türkiye yardımları ile yapılması planlanan ve bütçeye ödeneği konulmuş olan pek çok yatırım, henüz projelendirilmedikleri için gerçekleştirilmemiştir. BUNU KABUL ETMEK MÜMKÜN DEĞİLDİR. Kamu yönetimi, bir kez daha yetersiz kalmış ve kamu yatırımları için var olan kaynağı dahi ekonomiye kazandıramamıştır.

Olumlu bir gelişme olarak kamu maliyesinin, gelirlerini artırmak, giderlerini de disipline etmek konusunda kararlı bir tutum içinde olduğunu gözlemlemekteyiz. Ancak devletin ekonomiyi büyütme konusunda harekete geçmesi gerektiğini, bu noktada bir kez daha vurgulamak istiyorum. Aksi takdirde, kamu maliyesi için alınan ve, bugün için olumlu sonuçlar veren önlemleri sürdürmek de, ekonominin doğası gereği mümkün olmayacak ve eninde sonunda kamu maliyesi de tökezleyecektir.

Kamu maliyesindeki olumlu gelişmelere karşın, devletin ödemelerini zamanında yapamadığını ve geçmiş borçlarının faizlerini ödeyecek duruma henüz gelemediğini ayrıca belirtmek gerekiyor. Özellikle bankalara olan devlet borçlarının tasfiyesi ve söz konusu kaynağın ekonominin kullanımına sunulabilmesinin, Kıbrıs Türk halkının geleceği için hayati önemde olduğu bilinmelidir. Türkiye Cumhuriyeti ile yapılan görüşmelerde bu konunun sürekli olarak gündemde olduğu, ancak KKTC tarafının gerekli reformlar için çekinceli davranması nedeniyle düşünülen programların hayata geçirilemediğini duymak bizi fazlasıyla üzmektedir.

Çalışma Hayatına İlişkin Düzenlemeler

Zenginlik ve refah, elbette ancak çalışma ile olur. Bu nedenle çalışma hayatı ile ilgili düzenlemeler, çalışacak işgücünün ehil olarak yetiştirilmesi ve nihayetinde insanlarımızın mal ve hizmet üretim süreçlerinde verimli bir şekilde yer alması, toplumsal refahımızın temelini oluşturmaktadır.

Türkiye ile imzalanan Sürdürülebilir Ekonomiye Geçiş Programı, bu nedenle, “İşgücü arzı ile işgücü talebini uyumlaştırma” başlığı altında pek çok hükme yer vermiştir. Elbette bu uyumu sağlamak, gençlerimizi mal ve hizmet üretiminin ihtiyaçlarına göre eğitmek ile mümkündür. Bu konudaki çalışma ve girişimlerin ivme kazanması gerekmektedir.

Ekonomimize uygun işgücü yetiştirmeden, sadece yabancı işgücü ile ilgili sınırlamaları ve formaliteleri artırarak kendi insanlarımızı ve gençlerimizi refaha erdireceğimizi sanıyorsak, yanılıyoruz.

Çalışma hayatı, elbette bazı kurallara sahip olmalıdır, ama bu kurallar ekonomik hayatın ihtiyacı olan işgücünü dış ülkelerden temin etmenin önünde, engel olmamalıdır. Oysa hükümetimiz, yabancı işçi çalıştırmayı alabildiğine zorlaştırmakta ve bununla yerli işgücünü koruduğunu zannetmektedir. Yanlıştır. Ekonomik büyüme sağlanmadan, gençlerimize iş olanağı sağlamak mümkün değildir. İhtiyaç duyulan iş gücünün ithal edilmesi ise ekonomik büyüme için şarttır.

Çalışma hayatı, sosyal güvenlik sistemimiz ile yakından ilgilidir. Sosyal güvenlik fonlarını korumak da, ancak ve ancak ekonomik büyüme ile mümkündür. Sosyal güvenlik fonlarının ciddi sorunları olduğunu duymaktayız. Bu sorunları azaltmanın yolu, sosyal güvenlik primlerini alabildiğine artırmak değildir. Bu artış, bugünkü ihtiyaçlarımızı karşılamayı tehdit eder noktaya geldiği zaman, kayıt dışılık ciddi bir olasılık olarak hayatımıza girer. Oysa ekonomiyi büyüterek, istihdam kapasitesini artırarak, sosyal güvenlik fonlarımızı da güvenceye alarak, fevkalade mümkündür.

Yerel Yönetimler ve Çevre, Yaşanabilir Bir Kuzey Kıbrıs Vadetmiyor

Ekonomik hayat veya ekonomik büyüme, insanca bir ortamda gelişebilir. Oysa bugün Kuzey Kıbrıs’ta, kentsel veya kırsal çevre, sürekli olarak bozulmaktadır. Yerel yönetimler ve çevre için harcanan çabalara ve ayrılan kaynaklara karşın, hem meskûn mahallerimiz, hem de doğal alanlarımız giderek bozulmakta, yaşam için elverişli olmaktan çıkmaktadır.

Ülkemiz, en önemli gelirini, turizm, yükseköğrenim ve yabancılara yapılan emlak satışlarından elde etmektedir. Bu üç sektör de, yaşanabilir kentlere ve iyi korunmuş bir doğal çevreye sahip olmayı gerektirmektedir.

Kentlerimizin durumu meydanda iken fazla söze gerek yoktur. Yerel yönetim seçimleri sırasında yaşananlar, yerel yönetimlerin partizanca yönetildiğini ve kaynak israfının yüksek boyutlarda olduğunu net olarak göstermiştir. Yerel yönetimlerin süratle toparlanması ve özellikle kent merkezlerinin yerli ve yabancı tüm insanlar için cazip hale getirilmesi gerekmektedir. Özellikle Lefkoşa Surlariçi için acil bir eylem planına ihtiyaç vardır. Yerel seçimleri henüz daha iki ay önce gerçekleştirdiğimiz dikkate alınırsa, kentlerimiz için harekete geçmenin tam zamanıdır.

Doğal çevremizin korunması için de gerekli önlemler alınmalıdır. Ekonomik gelişmeyi de dikkate alacak bir Ülkesel Fizik Planı ve buna bağlı imar planları, vakit geçirmeden yasallaştırılmalıdır.

Elektrik Sorunu

Yenilenebilir enerji kullanımını teşvik eden yasal düzenlemeler, bizleri memnun etmektedir. Hazırlanan mevzuatın bir an önce hayata geçebilmesi için eksikliklerin tamamlanmasını ve gerekli teknik tedbirlerin alınmasını istiyoruz. İnanıyoruz ki, yenilenebilir enerji yatırımları, çevremizi korumaya katkı sağlayacak, enerji maliyetlerimizi düşürecek ve yeni iş alanları yaratarak ekonomik gelişmemize katkı sağlayacaktır.

Ancak bugün uygulanan elektrik fiyatları ile mal veya hizmet üretmeyi bırakın, yaşamak bile hayli zorlaşmıştır. Hükümet programı, elektrik arzını güvenceye alacak ve maliyetleri düşürecek önlemlerden söz etmekteydi. Nitekim, hükümetin kuruluşundan az sonra yapılan elektrik zammına gösterilen tepkilere de, “bu zammın kaçınılmaz olduğu ama gerekli tedbirlerin süratle alınacağı” yanıtı verilmişti. Oysa elektrik arzında güvenliği sağlayacak, maliyetleri düşürecek hiçbir tedbir alınmamıştır. Bunu gözlemlemekten ve ifade etmekten dolayı fevkalade üzgünüm.

Su Yönetimi ve Suyun Modern Tarımda Kullanılması

Malumunuz üzere, bu yıl içinde Türkiye’den su getirme projesi tamamlanmış olacak. Böylece, gerek kullanım, gerekse sulama suyu konusunda büyük bir imkâna kavuşmuş olacağız.

Ne var ki, su yönetimi konusunda henüz daha bir model seçilmiş değildir. Bu konudaki tartışmaların açıklıkla sürdürüldüğünü söylemek de abartı olur. Bu konuda sadece kulaktan dolma bilgilere sahibiz. Su yönetimi konusunda çağdaş bir model acilen belirlenmeli ve bu sudan nasıl yararlanılacağı halkımız ile derhal paylaşılmalıdır.

Türkiye’den gelecek olan su ile mevcut kaynaklarımızı birlikte değerlendirdiğimiz zaman, özellikle sulu modern tarım konusunda önemli bir eksikliğin giderilmiş olacağı açıktır. Bu nedenle, su yönetimi ile birlikte modern tarıma geçişin alt yapısı da şimdiye kadar hazırlanmış olmalıydı.

Suyun, modern tarımda kullanılması için gerekli düzenlemeler, tarım sektörünün yeniden yapılanması, ürünlerin pazara ulaştırılması ve pazarda kabul görmesi için özellikle standartlara uyum konusunda gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Ayrıca, özel sektörün denetim ve sertifikasyon alanına girebilmesi için yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

Bunların yapılması halinde, tarım ve işlenmiş tarım ürünleri alanında önemli bir ihracat potansiyeli yakalayacağımıza inanıyor ve bunun ekonomik değeri yüksek bir yatırım alanı olduğunu düşünmekteyiz.

Çözüm Sürecinde Reform

Kıbrıs Türk Ticaret Odası, Annan Planı’nın gündeme geldiği günlerden bu yana, Kıbrıs sorununa adil, kalıcı ve karşılıklı kabul edilebilir bir çözüm bulunması için ortaya konan tüm çabaları desteklemiş, çoğu zaman kendisi de bazı inisiyatifler geliştirmiştir.

Bugünlerde, Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Lideri Sayın Anastasiadis arasında devam eden müzakerelere destek olmak için elimizden geleni yapıyoruz. Kıbrıslı Rum muhataplarımızla ilişkilerimizi geliştirmek ve çözüm sürecine katkı koymak için sürekli bir çaba içindeyiz. Kıbrıs sorununun çözümüne yardımcı olacağını düşündüğümüz tüm taraflar ile işbirliğimizi sürekli olarak geliştirmekteyiz. Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri ile veya Türkiye’deki iş çevreleri ile her yaptığımız temasta, Kıbrıs sorununa çözüm bulunmasına ihtiyaç duyduğumuzu önemle belirtiyoruz.

Kıbrıs sorununa en erken zamanda çözüm bulunmasını istiyoruz, bekliyoruz, umuyoruz ve bunun için çalışıyoruz.

Bu doğrultudaki beklenti ve çabalarımız, Kuzey Kıbrıs’ta içinde yaşamakta olduğumuz ekonomik ve sosyal düzeni iyileştirmek için çabalarımızın önüne geçmediği gibi, bilakis bazı alanlardaki çalışmalar sorunun çözümüne katkı sağlanması bakımından da önem taşımaktadır.

• Kıbrıs Türk ekonomisinin güçlendirilmesi, Kıbrıs Rum iş insanları ile rekabet edebilecek güce kavuşmamız, çözüm olasılığını zayıflatmaz, güçlendirir.
• Sosyal alanda yapacağımız reformlar ile daha iyi eğitim ve daha iyi sağlık sistemlerine kavuşmamız, bulunacak çözüme daha çok katkı koymamızı sağlar ve çözümü güvenceye alır.
• Yasalarımızı, reel sektörlerimizi AB mevzuatı ile uyumlu hale getirmemiz, hem çözüm sürecinde, hem de çözümden sonra daha güçlü ve katılımcı olmamıza yardımcı olur.

Esas itibarıyla, mevcut siyasi koşullarda da ekonomik büyüme için yapılabilecek çok şey bulunmaktadır. Turizm, yükseköğrenim ve bazı ihraç pazarlarında sağladığımız kısmi başarılar, neler yapabileceğimizin göstergeleridir. Bu başarıları büyütmek, güçlendirmek ve kalıcı hale getirmek için reform hareketlerini sürekli hale getirmeli ve özel sektöre dayalı büyüme stratejilerini kesinlikle hayata geçirerek rekabet gücümüzü artırmalıyız.

Sonuç: Siyaset Kurumu iş üretmelidir!

Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın yeni yönetimi olarak, geçmiş birikimler ışığında hükümetimizin bir yıllık performansını değerlendirmeye çalıştık. Bu değerlendirme sonunda şunu söylemek gerekiyor:

Siyaset, esas işlevlerine hemen dönmeli ve artık sonuç üretmeli…

• Yıllardan beri kamu reformundan söz ediyoruz. Artık söz değil, uygulama istiyoruz.
• İş yapabilirlik konusunda bugüne kadar hükümete sunmuş olduğumuz belgelere şimdiye kadar herhangi bir yanıt alınamamıştır. Bu belgelerdeki talepleri, siyasiler ve üst kademe bürokrasisi ile birlikte tek tek ele almak ve kararlılıkla hayata geçirmek istiyoruz.
• Rekabet edebilirlik konusunda hazırlamış olduğumuz raporları düzenlediğimiz törenlerle okumuş olmakla kalmak istemiyoruz. Bu raporlar hükümetler tarafından mutlaka yeniden değerlendirilmeli ve bu raporlardaki önlemler hayata geçirilmelidir.
• Kuzey Kıbrıs pazarının hem Güney Kıbrıs, hem de Türkiye pazarına göre daha ucuz olması için sürekli olarak çalışılmalı, bu amaçla alınabilecek önlemler listelenerek, sivil toplum kuruluşlarının da katılımı ile uygulamaya konulmalıdır.

Kısaca; ekonominin kontrolsüz bir gemi gibi sürüklenmekte olduğunu görüyoruz. İyi bir ekonomi yönetimi talep ediyoruz.

• Yasa geçirmekten söz edildiğini duymak istemiyoruz. Yasaların, uygulandığını görmek istiyoruz.

Anayasa değişiklikleri konusunda yaşadıklarımız bize örnek olmalıdır. KTTO olarak, KKTC Meclisi’nin uygun gördüğü değişikleri, bazı çekincelerle de olsa biz de uygun gördük. Referandumda “evet” denilmesini istedik. Tüm partilerin destek verdiği, bizim de desteklediğimiz bu değişiklikler halk tarafından reddedildi. Neden? Bu değişiklikler kötü müydü; yoksa bu reddedişin başka gerekçeleri mi vardı? Siyasi mekanizma, bu soruya yanıt vermek zorunda değil mi? Halk içinden seçilenlerin, temsil ettikleri zümreyi anlamaya çalışması, esas görevlerinden biri değil midir?

Siyasi kadroların, seçim veya parti içi çekişme temelli söylemlerini veya neler yapmayı düşündüklerini değil, artık Kıbrıs Türk halkı için icraat bazında neler yaptıklarını duymak istiyoruz.